38,0128$% 0.09
41,5613€% 0.23
48,4331£% -0.13
3.675,22%0,94
3002003฿%2.22063
59644Ξ%4.02958
Cinsiyet Eşitliği İzleme Derneği (CEİD) tarafından yayımlanan “Kadın Mülteciler 2025” raporu, Türkiye’deki kadın mültecilerin karşı karşıya olduğu toplumsal, ekonomik ve hukuki sorunları ayrıntılı şekilde ele alıyor. Buradan erişilebilen rapor, kadınların gündelik yaşam mücadelelerini ve toplumsal cinsiyet temelli eşitsizliklerle mücadelesini çok yönlü bir bakış açısıyla değerlendiriyor.
Türkiye’de göçmen kadınların yaşam koşulları, sadece göç statülerinden değil, kadın olmaktan kaynaklanan eşitsizliklerden de etkileniyor. Bu çift yönlü dışlanma; eğitim, sağlık, istihdam, adalete erişim ve toplumsal katılım alanlarında keskin şekilde hissediliyor. Kadın mülteciler, çoğu zaman sosyal hizmetlerden yeterli düzeyde faydalanamıyor ve yaşadıkları şiddet vakaları görünmez kalıyor.
Rapora göre kadın mülteciler, özellikle cinsel sağlık ve üreme sağlığı hizmetlerine erişimde ciddi engellerle karşılaşıyor. Devlet hastanelerindeki dil bariyeri, kültürel farklılıklar ve yetersiz bilgilendirme, kadınların bu hizmetlerden faydalanmasını zorlaştırıyor. Hamilelik, doğum ve çocuk sağlığı gibi konularda yeterli destek alamayan kadınlar, çoğu zaman hayati risklerle karşı karşıya kalıyor.
Eğitim alanında ise kız çocuklarının okullaşma oranı düşüklüğü dikkat çekiyor. Ailelerin ekonomik sıkıntıları, toplumsal baskılar ve erken yaşta evlilikler, özellikle ergenlik dönemindeki kız çocuklarının eğitimden kopmasına neden oluyor. Bazı bölgelerde mülteci kız çocuklarının %50’den fazlası ortaöğretimi tamamlayamıyor.
Mülteci kadınlar en çok toplumsal cinsiyete dayalı şiddet karşısında yalnız kalıyor. Ev içi şiddet, cinsel saldırı, zorla evlendirme gibi vakaların çoğu resmi kayıtlara yansımıyor. Güvenlik güçlerine başvurmak, kadınlar için çoğu zaman çekinilen veya mümkün olmayan bir seçenek oluyor. Raporda, kadınların yaşadığı şiddet biçimlerinin yaygınlığı kadar, bu şiddeti bildirme ve destek alma konusundaki isteksizlik de vurgulanıyor.
Kadın mülteciler aynı zamanda kayıtdışı ve düşük ücretli işlerde çalışmak zorunda kalıyor. Hak ihlallerine uğrayan kadınlar, çoğu zaman şikâyet mekanizmalarından habersiz ya da işlerini kaybetme korkusuyla sessiz kalıyor. Güvencesizlik, ekonomik bağımsızlığı ve sosyal entegrasyonu da olumsuz etkiliyor.
Raporda yerel yönetimlerin ve sivil toplum kuruluşlarının rolü özel olarak vurgulanıyor. Belediyelerin sosyal hizmet kapasitesinin güçlendirilmesi, kadın dostu hizmet alanlarının artırılması ve çok dilli bilgilendirme çalışmaları yapılması öneriliyor. STK’ların sahada yürüttüğü çalışmalar—hukuki destek, psikososyal danışmanlık, barınma gibi—hayati öneme sahip.
Ancak bu destek mekanizmalarının sürdürülebilirliği, kamu politikalarıyla desteklenmediği sürece sınırlı kalıyor. Bu nedenle, devlet-STK iş birliğinin güçlendirilmesi ve yerel düzeyde kaynak aktarımının artırılması gerekiyor.
CEİD’in raporu, sadece sorunları ortaya koymakla kalmıyor, aynı zamanda çözüm önerileri de sunuyor. Kadın mültecilerin sosyal politikaların oluşturulma sürecine aktif katılımı, raporun öne çıkan önerilerinden biri. Ayrıca, kadınların karar alma mekanizmalarında temsili, şiddetle mücadele programlarının yaygınlaştırılması ve kadınların ekonomik olarak güçlendirilmesi, toplumsal eşitsizliklerle mücadelede kritik adımlar olarak görülüyor.
Türkiye’de yaşayan kadın mülteciler, yalnızca “yardım edilen” bireyler değil, aktif yurttaşlık haklarına sahip bireyler olarak tanınmalı. Bu bağlamda, göç politikalarının toplumsal cinsiyet perspektifiyle yeniden tasarlanması, bütüncül ve kalıcı çözümler için zorunludur.
Aslanın Ardından