40,4559$% 0.1
47,5096€% -0.09
54,9297£% 0.32
4.438,67%-0,43
฿%
Ξ%
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO), yaptığı basın açıklamasıyla Marmara Depreminin 26. yıldönümünde Türkiye’nin afetlere yönelik mevcut sistemini eleştirdi. Açıklamanın başlığı dikkat çekiciydi:
“1999 Marmara Depremlerinin 26. Yılında Sahte Diplomalı Yandaşlarıyla Afetlere Davetiye Çıkartan Bir Sisteme Karşı, Bilimle, İnatla, Yine ve Yeniden Katılımcı, Erişilebilir ve Ekolojik Bir Afet Risk Yönetimi.”
Oda, son günlerde gündeme gelen sahte diploma skandalının yalnızca eğitim sisteminde değil, afet yönetiminde de büyük bir tehdit oluşturduğunu ifade etti. Katılımcılığın, liyakatin, şeffaflığın yok sayıldığı, meslek odalarının anayasal görevlerinin zayıflatıldığı bir düzenin, Türkiye’yi her afet karşısında çaresiz bıraktığı vurgulandı.
JMO, yaşanan son gelişmeleri örnek gösterdi:
Bu olayların tümü, Türkiye’nin risk azaltma politikaları geliştiremediğini ve afetleri yalnızca “yara sarma” üzerinden yönettiğini bir kez daha ortaya koydu.
Açıklamada, afetlerin doğa olayları olduğu ancak bunların felakete dönüşmesinin yönetim zafiyetinden kaynaklandığı vurgulandı. JMO şu ifadeyi kullandı:
“Yaşanan her afet olayı Takdiri İlahi değil, hazırlıklarını ve risk azaltma yatırımlarını zamanında yapmayan idareden kaynaklı Takdiri İdaridir.”
Bu nedenle Türkiye’de meydana gelen yangınlar, depremler ya da sel felaketleri “kader” değil, alınmayan önlemlerin sonucudur.
JMO’ya göre Türkiye’de afet yasaları, planlar ve stratejiler kâğıt üzerinde kalıyor. Yapı üretim ve denetim süreçlerinde jeoloji mühendisliği yok sayılıyor, zemin ve temel etütleri yük gibi görülüyor. Bu nedenle sıradan bir doğa olayı bile hızla büyük bir afete dönüşüyor.
Açıklamada ayrıca:
JMO, yalnızca yapılı çevreye odaklanan dar bir yaklaşımın yanlış olduğunu, afetlerin sosyal, psikolojik, ekolojik ve kültürel boyutlarıyla ele alınması gerektiğini savundu. Afet yönetiminin yerelden başlaması, yerel yönetimlerin ve meslek odalarının karar süreçlerine katılması gerektiği vurgulandı.
Sendai Afet Risk Azaltma Çerçevesi (2015-2030) hatırlatılarak, şeffaflık, hesap verebilirlik ve katılımcılığın temel değerler olması gerektiği belirtildi.
Oda, özellikle jeoloji mühendisliğinin dışlandığı uygulamaları eleştirdi. Fay hatlarının, heyelan bölgelerinin, taşkın alanlarının planlamaya entegre edilmediği sürece hiçbir afet risk yönetiminin başarılı olamayacağına dikkat çekti.
Başta Ankara’da yaşanan deprem olmak üzere, tüm yerleşim alanları için diri fay, sismotektonik, heyelan ve taşkın tehlike haritaları hazırlanması ve bu verilerin planlamalara işlenmesi gerektiği belirtildi.
JMO’nun öne çıkan önerileri şunlar oldu:
JMO, açıklamasını şu sözlerle tamamladı:
“Sahte diplomalı yandaşlarla afet yönetilemez. Afetleri kader gibi sunan zihniyet bizi koruyamaz. Etkin bir mevzuat, güçlü kurumlar, afet farkındalığı yüksek bir toplum ve bilimin rehberliğiyle afetlere hazırlıklı bir ülke inşa edebiliriz. Bu mücadeleyi bilimle, emekle, umutla ve inatla sürdüreceğiz.”
Bingöl Barosu’ndan Sarım Havzası’ndaki HES Projesine Tepki