40,4559$% 0.1
47,5096€% -0.09
54,9297£% 0.32
4.438,67%-0,43
฿%
Ξ%
Cinsel sağlık ve üreme sağlığı, uzun yıllar boyunca yalnızca tıbbi bir hizmet alanı olarak ele alındı. Ancak günümüzde insan hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği çerçevesinde yeniden değerlendirilen bu alan, artık sadece bir sağlık hizmeti değil; toplumsal adaletin, eşitliğin ve insan onurunun korunmasının ayrılmaz bir parçası olarak görülüyor.
Uzmanlar, bireylerin cinsellik, doğurganlık ve bedenleri üzerindeki kararlarını özgürce alabilmelerinin, sadece bireysel sağlık değil; insan haklarına saygı, ayrımcılığın önlenmesi ve toplumsal eşitliğin sağlanması açısından da hayati öneme sahip olduğunu vurguluyor.
Hak temelli yaklaşım, cinsel sağlık ve üreme sağlığı hizmetlerinin planlanması, sunulması ve denetlenmesinde bireylerin ihtiyaç ve taleplerinin merkezde olmasını sağlar. Bu perspektif, erişilebilirlik, kapsayıcılık, gönüllülük, ayrımcılığın önlenmesi ve bilgilendirilmiş onam gibi temel ilkeleri esas alır.
Bu alanın yalnızca kadınlarla sınırlı olmadığını da hatırlatmak gerekir. LGBTİ+ bireyler, engelliler, gençler, göçmenler ve diğer kırılgan gruplar da bu haklara erişimde çeşitli yapısal engellerle karşı karşıya kalabiliyor. Toplumun tüm kesimlerinin eşit biçimde bu hizmetlere ulaşabilmesi, sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin de temel taşlarından biridir.
Cinsel ve üreme sağlığı hizmetlerinin eksikliği ya da erişilemezliği; istenmeyen gebelikler, cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar, doğumda yaşanan komplikasyonlar gibi birçok sağlık sorununa neden olurken, aynı zamanda bireylerin yaşam hakkını, eğitim ve çalışma hayatına katılımını da doğrudan etkiliyor.
Dolayısıyla bu hizmetlerin yetersizliği yalnızca bir sağlık sorunu değil, bir insan hakkı ihlali olarak kabul edilmelidir.
Cinsel ve üreme sağlığı hizmetlerine dair politikalarda hak temelli yaklaşımın benimsenmesi, sadece mevcut sorunları çözmekle kalmaz; uzun vadede toplumsal dönüşümü ve eşitliği de beraberinde getirir.
Eğitimden sağlığa, sosyal hizmetlerden yasal düzenlemelere kadar çok boyutlu politikalarla bu alandaki hak ihlallerinin önüne geçilmesi mümkündür.
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu’ndan Mine Söğüt’e Tepki: “Kadın Beyanı Esastır”