40,4559$% 0.1
47,5096€% -0.09
54,9297£% 0.32
4.438,67%-0,43
฿%
Ξ%
15 Ağustos Cuma günü Türkiye genelindeki camilerde okutulan hutbenin en dikkat çeken cümlesi şuydu:
“Karşılıklı rıza olmadan Yüce Rabbimizin koyduğu miras ölçüsünü değiştirmek ilahî adalete aykırıdır. Dolayısıyla kişinin; kız çocuklarını mirastan mahrum bırakması, kız çocuklarının da Allah’ın takdir ettiği hakka razı olmaması kul hakkıdır.”
Bu ifadeler, kadınların Medeni Kanun ile kazanılmış eşit miras haklarını dini normlarla yeniden tanımlama girişimi olarak değerlendirildi.
Türkiye’de 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu, kadın ve erkek çocukları mirasta eşit hak sahibi kılar.
Bu hükümler, kadınların yalnızca mirasta değil, boşanma, velayet ve çalışma hayatında da erkeklerle eşit haklara sahip olmasını güvence altına alır. Hutbede ise bu yasal haklar, “rıza, helallik, kul hakkı, ilahi adalet” kavramlarıyla dini çerçeveye sıkıştırılarak toplumsal algıda zayıflatılmaya çalışılıyor.
Hutbe boyunca “kul hakkı”, “ilahi adalet” ve “rıza” gibi kavramların öne çıkarılması, kadınların yasal haklarının yerine dini yükümlülüklerin geçirilmesine zemin hazırlıyor. Bu dil:
Hutbe sonrası birçok kadın örgütü ve hukukçu tepki gösterdi:
Kadın haklarının dini söylemlerle sınırlandırılması yeni değil. 1926’da yürürlüğe giren Medeni Kanun’dan bu yana kadınların eşitlik mücadelesi, dini ve kültürel normların baskısıyla sürekli sınandı. Köylerde miras paylaşımlarında kadınların haklarını talep etmeleri çoğu zaman dini baskılarla engellendi.
Bugün ise Diyanet hutbeleri üzerinden aynı tartışma yeniden gündeme geliyor. “Kadınların kıyafeti”, “zina”, “hayâ” kavramları üzerinden verilen hutbeler, kadınların bedeni ve yaşam hakkı üzerinde dini tahakküm kurma aracı olarak görülüyor.
Kadın cinayetleri, çocuk istismarları ve yolsuzluklar konusunda sessiz kalan Diyanet’in, miras ve kıyafet gibi konularda sert bir dil kullanması çelişki olarak değerlendiriliyor. Kadın örgütleri, “Kul hakkı önce yaşam hakkıyla başlar”diyerek önceliğin kadınların ve çocukların güvenliği olması gerektiğini vurguluyor.
Hukukçulara göre Diyanet, Anayasa’nın 10. maddesindeki “eşitlik ilkesi” ve 41. maddesindeki “ailede eşit haklar”hükmünü yok sayamaz. Anayasal bir kurum olarak hutbelerle yeni yasa ya da norm koyma yetkisi bulunmuyor. Buna rağmen hutbelerde kullanılan dil, fiili olarak kadınların eşit haklarının sorgulanmasına yol açıyor.
Hutbelerin dili yalnızca dini öğüt değil, toplumsal düzeni yeniden şekillendirme girişimi olarak görülüyor. Kadınların miras, boşanma, velayet ve çalışma hakları dini kavramlarla sınırlandığında:
Kadın örgütleri, Medeni Kanun ile güvence altına alınmış haklardan bir adım geri atılmayacağını net bir şekilde duyurdu. “Kadınlar gram vazgeçmeyecek” diyen kadın hareketi, hukuku yok sayan dini yorumlara karşı hem sokakta hem mahkemede mücadeleye devam edeceklerini belirtti.
Kaynak
“Ahbap Gençlik Programı Başvuruları Başladı”