40,4559$% 0.1
47,5096€% -0.09
54,9297£% 0.32
4.438,67%-0,43
฿%
Ξ%
Davanın Arka Planı
İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu ve yönetim kurulu üyeleri hakkında açılan davanın gerekçesi, 21 Aralık 2024’te yapılan basın açıklaması oldu. Baro, açıklamasında çatışma bölgelerinde gazetecilerin korunması gerektiğini vurgulamış, Suriye’nin kuzeyinde öldürülen iki gazetecinin ölümlerinin soruşturulmasını talep etmiş ve aynı gün İstanbul’da gözaltına alınan protestocular ile avukatların serbest bırakılmasını istemişti.
Ancak Türkiye’deki soruşturma makamları, Baro yönetimi hakkında “terör örgütü propagandası” ve “halkı yanıltıcı bilgiyi yayma” suçlamalarıyla ceza davası açtı. Eş zamanlı olarak, yönetim kurulunun görevden alınması için hukuk davası başlatıldı. İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesi, 21 Mart 2025’te yönetimin görevine son verilmesine karar verdi. Karar istinaf aşamasında bulunuyor.
Uluslararası Örgütlerden Ortak Görüş
12 uluslararası hukuk ve insan hakları örgütü, 5 Eylül’de İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sundukları ortak amicus curiae görüşünde davaların hukuki temelden yoksun olduğunu vurguladı. Görüşte, Baro’nun açıklamasının uluslararası hukuk kapsamında “şiddeti teşvik” ya da “terör propagandası” olarak yorumlanamayacağı, aksine hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunma yönündeki görevini yerine getirdiği belirtildi.
Türkiye İnsan Hakları Davalarına Destek Projesi Direktörü Ayşe Bingöl Demir, davaların hak temelli savunuculuk faaliyetlerine misilleme niteliğinde olduğunu ifade ederek, “Bu süreçler, avukatlık mesleğini sindirmeye ve devlet otoritesine eleştiri yönelten kurumları susturmaya yönelik geniş çaplı bir çabanın parçasıdır” dedi.
“Demokratik Topluma Saldırı”
Avrupa Barolar ve Hukuk Dernekleri Konseyi (CCBE) Başkanı Thierry Wickers, davaların yalnızca İstanbul Barosu’na değil, demokratik toplumların temel direklerinden biri olan bağımsız avukatlık mesleğine yönelik saldırı olduğunu vurguladı. Uluslararası Barolar Birliği İnsan Hakları Enstitüsü Direktörü Baroness Helena Kennedy ise, Baro’nun açıklamasının suç sayılmasının “hukuken savunulamaz ve siyasi açıdan kaygı verici” olduğunu dile getirdi.
Tehlikeli Bir Emsal
Örgütler, davanın Türkiye’de barolar ve avukatlara yönelik artan baskıların parçası olduğuna dikkat çekti. Uluslararası Af Örgütü Avrupa Bölgesel Direktör Yardımcısı Dinushika Dissanayake, davanın “ceza hukukunun avukatları ve insan hakları savunucularını susturmak amacıyla kötüye kullanılmasının tehlikeli bir emsal” olduğunu ifade ederek, tek adil sonucun baro yöneticilerinin beraati olduğunu söyledi.
İmzacı Kuruluşlar
KAVŞAK Ağı’ndan STK’lara Çağrı