40,4559$% 0.1
47,5096€% -0.09
54,9297£% 0.32
4.438,67%-0,43
฿%
Ξ%
Orman yangınları, yalnızca doğal alanları değil, aynı zamanda yerleşim yerlerini de doğrudan tehdit eden küresel bir kriz haline gelmiştir. Türkiye’de özellikle Akdeniz ve Ege bölgelerinde ormanlarla iç içe geçmiş kentleşme, yangınların yıkıcı etkisini artırmaktadır. Doğa Koruma Merkezi’nin (DKM) yaptığı analizler, 80 ilçe ve şehir merkezinin ormanlara 500 metreden daha yakın olduğunu ve bu alanların “doğal alan–kent etkileşim alanı” (Wildland Urban Interface – WUI) olarak tanımlandığını ortaya koymaktadır.
WUI bölgeleri, yangın riskinin en yüksek olduğu alanlardır çünkü ormanla yerleşimin kesiştiği bu bölgelerde yangınların yayılımı daha hızlı olmakta, müdahale ise daha karmaşık hale gelmektedir. Bugün yalnızca Türkiye’de değil, dünya genelinde de kentlerin doğal alanlara doğru genişlemesi bu riski her geçen gün artırmaktadır.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) geliştirdiği entegre yangın yönetimi yaklaşımı, orman yangınlarına karşı alınacak önlemleri beş temel aşamada ele almaktadır:
Bu yaklaşım, yalnızca yangınların söndürülmesini değil, aynı zamanda yangın öncesi, sırası ve sonrasındaki tüm süreçlerin yönetilmesini hedeflemektedir.
DKM’nin raporuna göre, yangın riskini azaltmanın en etkili yöntemlerinden biri, orman alanları ile yerleşim yerleri arasında güvenli mesafe bırakılmasıdır. Ancak Türkiye’de birçok kentleşme alanı ormanlarla iç içe geliştiği için bu mesafe çoğu yerde bulunmamaktadır. Özellikle yaz aylarında artan sıcaklıklar, düşük nem oranı ve kuvvetli rüzgârlarla birleştiğinde bu durum, yangınların yerleşimlere hızla sıçramasına neden olmaktadır.
Orman–kent geçiş bölgelerinin güvenliği için yalnızca söndürme çalışmalarına odaklanmak yeterli değildir. Uzmanlara göre, yangınla mücadelede bütüncül bir yaklaşım benimsenmelidir. Bu kapsamda öne çıkan öneriler şunlardır:
DKM uzmanları, orman–kent geçiş bölgelerinin güvenliği üzerine değerlendirmeler yapmak amacıyla Çanakkale’de saha çalışmaları gerçekleştirdi. Bu süreçte Orman Genel Müdürlüğü ile iş birliği içinde, yangın riskini azaltmaya yönelik yeni yaklaşımların hayata geçirilmesi için adımlar atıldı.
Bu çalışmalar, yalnızca Çanakkale için değil, Türkiye’nin orman yangınları açısından riskli tüm bölgeleri için model teşkil edebilecek nitelikte. Uzmanlar, bu tür projelerin daha geniş bir çerçevede uygulanması gerektiğini vurgulamaktadır.
Orman yangınları, iklim değişikliğinin de etkisiyle giderek daha yıkıcı hale gelmektedir. Yerleşim yerlerinin ormanlara tehlikeli derecede yakın olduğu Türkiye’de, riskin azaltılması için bilimsel, planlı ve çok paydaşlı bir yönetim anlayışı şarttır.
Hem doğayı hem de insan hayatını tehdit eden bu felaketlere karşı en etkili çözüm, önleme odaklı, ekosistem temelli ve uzun vadeli bir yangın yönetimi stratejisi olacaktır.
Dünya Doktorları Derneği: “Dayanışmanın Sınırı Yok” – Dünya İnsani Yardım Günü Mesajı