38,0128$% 0.09
41,5613€% 0.23
48,4331£% -0.13
3.675,22%0,94
3002003฿%2.22063
59644Ξ%4.02958
İzmir Barosu, Urla 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen ve kamu kurumu müdürünün iki kadın çalışana cinsel saldırı suçundan yargılandığı davaya müdahil oldu. Savcılığın beraat mütalaasına rağmen sanığa hapis cezası verilmesine rağmen hükmün açıklanması geri bırakıldı. İzmir Barosu, karara tepki göstererek cezasızlık algısının sürdüğünü vurguladı. Baro, davayı hem Türkiye Barolar Birliği hem de kendi adına takip ettiğini ve mücadeleye devam edeceğini duyurdu.
İzmir Barosu, Urla’da kamu kurumunda görev yapan bir müdürün, iki kadın personele yönelik cinsel saldırı suçundan yargılandığı davada aktif rol oynayarak önemli bir duruş sergiledi. 10 Temmuz 2025 tarihinde Urla 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davada, İzmir Barosu Kadın Hakları Danışma ve Hukuk Araştırmaları Merkezi üyesi Av. Gülce Mutoğlu Kılavuz, Baro adına; İzmir Barosu Başkanlığı’ndan sorumlu yönetim kurulu üyesi ve aynı zamanda TÜBAKKOM Yönetim Kurulu üyesi Av. Ceren Şen Tosun ise Türkiye Barolar Birliği adına davayı takip etti.
Duruşmada savcılık makamı sanık hakkında beraat mütalaasında bulundu. Ancak mahkeme, sanığın hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verdi. Ne var ki, kararın hemen ardından hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB) hükmedildi. Bu durum, mağdur kadınlar açısından büyük bir hayal kırıklığına yol açtı.
İzmir Barosu’nun açıklamasında, kamu görevlisi sıfatı taşıyan bir failin, görevinden doğan hiyerarşik gücü kötüye kullanarak gerçekleştirdiği cinsel saldırı fiilinin nitelikli hal kapsamında değerlendirilmesi gerektiği belirtilmesine rağmen, bu talebin mahkemece dikkate alınmadığına vurgu yapıldı.
Baro, tarafı olduğu İstanbul Sözleşmesi gibi uluslararası yükümlülüklere rağmen yargı organlarının caydırıcı bir ceza uygulamaktan imtina ettiğini ve sanık odaklı bir koruma mekanizması işletildiğini ifade etti. Kararın, hem mağdurların adalet beklentisini karşılamadığını hem de benzer suçlarda cezasızlık algısını güçlendirdiğini belirtti.
İzmir Barosu Genel Sekreteri ve Kadın Hakları Danışma ve Hukuk Araştırmaları Merkezinden sorumlu Yönetim Kurulu üyesi Av. Zöhre Dalkıran, yaptığı değerlendirmede şu ifadeleri kullandı:
“Yargı kararları toplumsal mesaj içerir. Bu davada verilen karar, ne yazık ki kamu görevlisinin sorumluluğunu ve görevdeyken işlenen suçu hafifleten değil, adeta göz ardı eden bir anlayışı yansıtmaktadır. Biz İzmir Barosu olarak bu sürecin takipçisiyiz. Kadınların adalet mücadelesinin yanında durmaya ve hukuk sisteminin toplumsal cinsiyet eşitliği ekseninde yeniden inşa edilmesi için çalışmaya devam edeceğiz.”
İstanbul Sözleşmesi’nin açıkça yasakladığı “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” uygulamasının, toplumsal cinsiyet temelli şiddet vakalarında mağdurlar açısından ciddi bir hak ihlali olduğu vurgulandı. Baro yetkilileri, bu tür kararların şiddetin önlenmesi yerine failleri koruduğunu, mağdurların ise yalnızlaştırıldığını dile getirdi.
İzmir Barosu, bu dava özelinde olduğu gibi gelecekteki tüm toplumsal cinsiyet temelli şiddet davalarında da hem mağdurların yanında olacağını hem de hukuki süreci kamu yararı doğrultusunda kararlılıkla takip edeceğini kamuoyuna duyurdu.
Kaynak
10 Temmuz Dünya Hukuk Günü’nde 81 Barodan Ortak Çağrı!