40,4559$% 0.1
47,5096€% -0.09
54,9297£% 0.32
4.438,67%-0,43
฿%
Ξ%
06 Eylül 2025 Cumartesi
Davanın 4’üncü gününde, önceki oturumlarda olduğu gibi sanık avukatları savunmalarına devam etti.
Sanıklardan Ahmet Dursun’un avukatı Eylem Karaca, müvekkili hakkındaki suçlamaların hukuki dayanaktan yoksun olduğunu söyledi. Karaca, 10 yıldır süren soruşturmada Dursun aleyhine hiçbir somut delil bulunmadığını vurgulayarak şöyle konuştu:
“Dursun hakkında yargılama sırasında herhangi bir delil bulunmamıştır. Bu sebeple bile beraat kararı verilmelidir. Müvekkilim TUAD’ın yedek yönetim kurulu üyesi imiş. Faaliyetlerine izin verilen bir dernekte yedek üye olmak neden suç sayılsın? Bu durum, vatandaşın hukuka olan güvenini sarsar.”
Karaca ayrıca, dosyada yer aldığı söylenen bazı teknik takip kayıtlarına ulaşamadıklarını, delillere erişimin engellendiğini ya da dosyada mevcut olmadığını belirtti.
Sanıklardan Ahmet Kaya’nın avukatı Ali Haydar da müvekkilinin TUAD yedek yönetim kurulu üyesi olduğunu belirterek, o dönemde TUAD’ın yasal bir dernek olarak faaliyet gösterdiğini, bu nedenle müvekkilinin beraat etmesi gerektiğini dile getirdi.
Savunmaların ardından mahkeme, davada yeni kararlar aldı:
Mahkeme, bu işlemlerin ardından duruşmayı 17 Ekim 2025 tarihine erteledi.
Davada sanık avukatları, müvekkillerinin yasal dernek faaliyetlerinden dolayı suçlanamayacağını vurguluyor.
Bu düzenleme ile devletin, eğitimin ayrılmaz parçası olan barınma sorumluluğunu kendi üzerinden atarak vakıf ve derneklere devrettiği eleştirileri yükseldi. Eğitim sendikaları ve eğitim uzmanları, bu adımın tarikat ve cemaatlerin eğitimde daha fazla alan kazanmasına yol açacağı görüşünde birleşiyor.
Konuya ilişkin yazılı açıklama yapan Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası (Eğitim-İş), düzenlemeyi sert bir dille eleştirdi. Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Siyasi iktidar, eğitimin ayrılmaz bir parçası olan barınma hakkının devlet sorumluluğunu omuzlarından atarak, bu alanda vakıf–dernek adı altındaki tarikatlara yeni alanlar açmaktadır. Çocuklarımızın laik, bilimsel ve güvenli eğitim hakkı ideolojik yapılara teslim edilemez.”
Eğitim-İş, söz konusu düzenlemenin iptali için yargı yoluna başvuracaklarını ve sürecin takipçisi olacaklarını da açıkladı.
Açıklamada, çocuk yaşta yatılı okul kavramının başlı başına bir yoksulluk göstergesi olduğuna dikkat çekildi:
Eğitim-İş, geçmişte uygulanan Yatılı İlköğretim Bölge Okulları (YİBO) ve Pansiyonlu İlköğretim Okulları (PİYO) sistemini hatırlatarak şu değerlendirmeyi yaptı:
Eğitim-İş’in açıklamasında, yeni düzenlemenin kamu kaynaklarıyla tarikatlara alan açtığı vurgulandı:
Almanya’da iç güvenliği tehdit eden gelişmelerin önüne geçmek için yeni bir adım atıldı. İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, anayasal düzeni ortadan kaldırmaya dönük faaliyetlerde bulunduğu tespit edilen bir derneğin kapatıldığı duyuruldu. Bakanlık, derneğin faaliyetlerinin Almanya Anayasası’na ve demokratik hukuk devletine doğrudan saldırı niteliği taşıdığını belirtti. Alınan yasak kararıyla birlikte, derneğe ait tüm mal varlıklarına el konulduğu ve hukuki sürecin başlatıldığı ifade edildi.
Yetkililer, söz konusu derneğin “Almanya Krallığı” yapılanması içerisinde aktif rol aldığını, bu yapılanmanın ise uzun süredir Alman güvenlik birimlerinin yakın takibinde bulunduğunu açıkladı.
Operasyon kapsamında, örgüt içerisinde lider pozisyonunda yer aldığı iddia edilen 4 kişi polis ekiplerince gözaltına alındı. Şüphelilerin, anayasal düzeni ortadan kaldırmaya yönelik planlar yaptığı, bu kapsamda darbe girişimi niteliğinde senaryolar geliştirdiği aktarıldı.
Alman güvenlik kaynakları, gözaltına alınan kişilerin uzun süredir takip edildiğini, ulusal güvenliği tehdit eden faaliyetlerde bulunduklarına dair çok sayıda istihbarat bulunduğunu duyurdu. Ayrıca örgütün, toplumda kaos ortamı yaratmayı hedefleyen propaganda çalışmaları yaptığı, bazı bölgelerde destekçi kazanma girişiminde bulunduğu belirtildi.
Almanya, son yıllarda “Reichsbürger” (Krallık Vatandaşları) olarak bilinen yapılanmaların faaliyetleriyle sık sık gündeme geliyor. Bu gruplar, Almanya Federal Cumhuriyeti’nin meşruiyetini tanımıyor, mevcut demokratik düzeni reddederek monarşik bir sistemin kurulmasını savunuyor.
Reichsbürger üyeleri, parlamentoya saldırı planları ve darbe girişimi iddialarıyla Alman kamuoyunu derinden sarsmıştı. Daha önce yapılan operasyonlarda çok sayıda üye yakalanmış, bazı bölgelerde yasa dışı silahlanma faaliyetleri de ortaya çıkarılmıştı.
Alman hükümeti, bu tür yapılanmaların sadece demokratik düzeni değil, aynı zamanda toplumun huzurunu ve iç barışı da hedef aldığına dikkat çekiyor. Özellikle son dönemde artan aşırı sağcı hareketlerin, devlet kurumlarına karşı güveni zedelediği ve toplumsal kutuplaşmayı artırdığı belirtiliyor.
Şimdiki yasak kararı ise, hükümetin bu yapıya karşı kararlılığını bir kez daha ortaya koymuş oldu. Yetkililer, demokratik düzeni hedef alan hiçbir yapılanmaya izin verilmeyeceğini vurgularken, anayasal düzenin korunmasının devletin temel önceliği olduğunun altını çizdi.
Alman İçişleri Bakanlığı, yaptığı açıklamada “Demokrasiye karşı tehdit oluşturan her türlü yapılanmaya karşı sıfır tolerans politikası” uygulandığını belirtti. Bu kapsamda, yalnızca yasaklamalar değil aynı zamanda mali kaynakların kesilmesi, örgütsel faaliyetlerin engellenmesi ve lider kadroların yargı önüne çıkarılması gibi adımlar atılıyor.
Yetkililer, kamuoyuna yaptığı çağrıda vatandaşlardan bu tür yapılanmalara karşı duyarlı olmalarını, şüpheli durumlarda güvenlik birimlerine bilgi vermelerini istedi.
Her yıl 5 Eylül Dünya Omurilik Felçlileri Günü, omurilik felçlilerinin yaşam koşullarına dikkat çekmek ve toplumda farkındalık yaratmak amacıyla kutlanıyor. Bu yılın teması ise oldukça anlamlı: “Düşmeleri Önle, Omuriliği Koru.”
Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği (TOFD), 5 Eylül 2025’te Genel Merkezinde düzenleyeceği etkinliklerle bu özel günün önemini bir kez daha vurguluyor.
TOFD tarafından organize edilen programda, toplumsal farkındalık yaratacak çeşitli etkinlikler yer alacak. Katılımcılar arasında “Elmas’ın Kanatları” kitabının yazarı Ece Aytaç da bulunuyor. Aytaç, saat 11:15 – 11:30 arasında söyleşi gerçekleştirecek.
TOFD, etkinlikte hem omurilik felçlilerinin yaşadığı zorluklara dikkat çekmeyi hem de basit önlemlerle kazaların önüne geçilebileceğini hatırlatmayı amaçlıyor.
Dünya genelinde milyonlarca insan, düşme sonucu meydana gelen kazalarla omurilik felci riskiyle karşı karşıya kalıyor. Bu yılın sloganı olan “Düşmeleri Önle, Omuriliği Koru”, kazaların büyük bölümünün aslında alınabilecek küçük önlemlerle engellenebileceğini hatırlatıyor.
Uzmanlar, özellikle yaşlılar, çocuklar ve riskli işlerde çalışan kişilerin düşmelere karşı daha dikkatli olmaları gerektiğini vurguluyor. Evde, okulda ve iş yerinde alınacak basit güvenlik önlemleriyle omurilik felçlerinin önemli ölçüde azaltılabileceği belirtiliyor.
Protokol imza töreninde, Türkiye Harp Malulü Gaziler Şehit ve Dul Yetimler Derneği Başkanı Mehmet Yurdakul, Emniyet Teşkilatı Vazife Malulü ve Şehit Aileleri Vakfı Başkanı Fatih Selek, 15 Temmuz Vatan Şehitleri Gaziler Terör Mağdurları Adını Yaşatma ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Zeki Kılınç, Türkiye Muharip Gaziler Derneği Başkan Yardımcısı Esat Tonguç ve Şehit ve Gazi Aileleri ve Malulleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Cengiz Nizam yer aldı. Ayrıca Antalya Büyükşehir Belediyesi Sosyal Hizmetler Daire Başkanı Güven Ulutekin ile Şehit Yakınları ve Gazilerle İlişkiler Şube Müdür Vekili Bekir Deniz Kinav da toplantıda hazır bulundu.
Antalya Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Büşra Özdemir, şehit aileleri ve gazilerin her zaman yanlarında olduklarını vurguladı. Özdemir, “Bu protokol siz talep etmeksizin Muhittin Başkanımızın sizler için yapmak istediği bir süreçti. Zaten Büyükşehir Belediyemiz bu protokoldeki maddeleri uygulamaktaydı ama bu protokol ile kurumsal hale getirmiş olduk. Ne ihtiyacınız, ne eksiğiniz varsa biz orada size yetişmeye, elimizi taşın altına koymaya hazırız. Protokolümüz hayırlı olsun” şeklinde konuştu.
İmzalanan işbirliği protokolü kapsamında, Antalya Büyükşehir Belediyesi Sağlık İşleri Dairesi Başkanlığı, Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanlığı, Destek Hizmetleri Dairesi Başkanlığı ile İşletme ve İştirakler Daire Başkanlığı işbirliği içinde çalışacak. Bu kapsamda:
Bu uygulamalar ile Antalya’daki şehit ve gazi ailelerinin ihtiyaçlarının daha hızlı ve etkin bir şekilde karşılanması hedefleniyor.
Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin imzaladığı bu protokol, sosyal sorumluluk alanında örnek bir adım olarak değerlendiriliyor. Şehit aileleri ve gazilerin yaşamlarını kolaylaştıracak her türlü desteğin sürdürüleceği belirtilirken, belediye yönetimi bu işbirliğini uzun vadeli bir dayanışma modeli olarak gördüklerini vurguladı.